Tutuklu gazeteciler: Bizim üzerimizden gazeteciler tehdit ediliyor

Tutuklu gazeteciler, ?Gazetecilerin tümünün hedef seçildiği, parçalandığı ve karşı karşıya getirildiği bir dönem yaşıyoruz. Bugün bizim üzerimizden tüm gazeteciler tehdit ediliyor. Tüm gazeteciler, bu baskıya karşı çıkmalıdır ve bu davayı sahiplenmelidir

GÜNCEL 24.02.2014 08:36:05 1510 0
Tutuklu gazeteciler: Bizim üzerimizden gazeteciler tehdit ediliyor
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, yargılanan ve tutuklu gazetecilere desteğini sürdürmeye devam ediyor. Türkiye GazetecilerCemiyeti  (TGC) Başkan Yardımcısı Recep Yaşar, Kocaeli 1 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu bulunan gazeteciler Mehmet Emin Yıldırım, Kenan Kırkaya ve Hüseyin Deniz’i ziyaret etti. Başkan Yardımcısı Recep Yaşar;  Kenan Kırkaya,  Hüseyin Deniz,  Mehmet Emin Yıldırım ile ayrı ayrı görüştü. TGC Bizim Gazete’de  yayınlanan röportajda gazetecilerin sorunlarını anlattı.
Kenan Kırkaya: Tutuklu gazeteci sorunu çözülmedi
KCK Basın Davası kapsamında 20 Aralık 2011'de gözaltına alınan ve daha sonra tutuklanan DİHA Ankara Temsilcisi Kenan Kırkaya, şu anda Kandıra 1No'lu F Tipi Cezaevi'nde kalıyor. Kırkaya, TGC Başkan Yardımcısı Recep Yaşar’a görüşmede şunları söyledi:
“Tutuklu gazeteciler ile ilgili olarak genel bir eleştiriyi belirtmem gerekiyor. Başta gazeteciler olmak üzere, toplumun önemli kesimi,  tutuklu gazetecilersorununa sadece ‘Odatv davası’ ekseninde baktı. Odatv davasında tutuklanan gazeteciler de serbest bırakılınca, ki biz bu arkadaşların serbest bırakılmasına çok sevindik,  tutuklu gazeteciler sorunu çözüldü gibi bir algı oluştu. Oysa içerideki Kürt gazetecilerin varlığı göz ardı edildi. Bizlerin suçu varmış gibi, ‘Devlet boşuna tutuklamaz’ gibi bir algı ile hareket ediliyor. Bu büyük bir haksızlıktır. Ayrıca, bugün gelinen noktada yargılama süreci ile ilgili herkes itiraflarda bulunmaya başladı. İddianamelerin nasıl hazırlandığı ortaya çıkınca bunun daha iyi görülmesi gerekiyor. Herkesin bunu iyi görmesi lazım. Biz kimseden adalet dilemiyoruz. Herkesin iddianameleri iyi okuması ve iyi incelemesi gerekiyor.
Eleştirmek suç mu?
32 haberim iddianamede yer alıyor. Savcı, bu haberleri sıraladıktan sonra, bu haberler ile Başbakanı eleştirdiğimi belirtiyor ve bunu delil olarak iddianameye koyuyor. ‘Ne zamandan beri eleştiri terör suçu oldu?’ diye soramadan edemiyorum.  Tabii, bir de haberlerimiz iddianamede yer alınca, ilk kez bizim haberleri de TRT spikerlerinden dinlemiş olduk.
Askere gitmedim, savaş ortamında askerliğe karşıyım. Onun için de askere gitmedim. Askere gitmediğim için, pasaportum da yok. Ancak, iddianamede ben yurt dışına çıkmış gibi gösteriliyorum. Gizli tanıkların kim olduğu ne dedikleri hiç araştırılmadığı gibi, bunların varlığı da şüphelidir. Benim ile ilgili gizli tanık da yok. Hiçbir kanıt yok.  Ancak oluşturulan bir algı var.  Bu algı üzerinden gidilerek, hepimizi cezalandırmak istiyorlar. Örneğin, madem DİHA’da  (Dicle Haber Ajansı) çalışıyor, o zaman PKK ile de ilişkisi vardır,  o zaman bu teröristtir. Terörist olduğuna göre de dağa da çıkmıştır. Böyle bir algı var. Bu algıdan hareketle bizi cezaevine attılar. Oysa savcının iddialarının ispatlaması gerekiyor. Savcının aynı zamanda sanık lehine olan delilleri de ortaya koyması gerekiyor. Bunların hiçbir yapılmıyor. Hiçbir kanıt olmadan, hukuksuz bir şekilde tutuklu tutuluyoruz.
Hüseyin Deniz: Gazeteciler mesleğe sahip çıkmalı
2011 yılından beri tutuklu bulunan Evrensel Gazetesi muhabiri Hüseyin Deniz ise şunları söyledi:
“Gazetecilik Türkiye’de sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Nasıl ki OHAL dönemlerinde, askeri darbe dönemlerinde,  DGM’lerin olduğu sıkıntılı ve baskıcı dönemlerde, gazetecilik hep yargılanmıştır. Ne zaman toplumu yeniden biçimlendirme gündeme gelirse, önce gazeteciler hedef seçilir. Bu yeni bir durum değil. Bu gün de benzer özel bir dönemden geçiliyor. Gazetecilerin tümünün hedef seçildiği, parçalandığı ve karşı karşıya getirildiği bir dönem yaşıyoruz.  Söz söyleme hürriyeti kalmadı. Tutukluluk, sadece cezaevindeki gazeteciler için değil, tüm gazetecileri kapsıyor. Şu anda tüm gazetecilertutukludur.  Gazetecilik meslek örgütlerinin ciddi bir birliktelik göstermeleri bu dönemde çok önemlidir. Bu süreçte gazetecilerin de suçu vardır. Gerçeklik, sadece işimize denizli escortği zaman başvurduğumuz bir hal oldu. Gazetecilik temel ilkeler çerçevesinde yapılmadığından bunlar oluyor.Gazeteciler, hukukçular moda değimiyle, “dik durmalı”.  Gazeteciler dik durursa, Türkiye daha iyi bir yerde olur. Gazeteciler mesleğe sahip çıkmalıdırlar. Başkasının bu mesleğe sahip çıkmasını beklemeye gerek yoktur. Bugün bizim üzerimizden tüm gazeteciler tehdit ediliyor. Diğergazetecilere gözdağı veriliyor. Sizi de bunlar gibi tutuklarız deniliyor. Türk medyasındaki tüm gazetecilerin bunu görmesi gerekiyor. Bizim bu davamız,gazetecilik mesleğinin yeniden ayağa kalkması için bir vesile olmalıdır. Basına baskının alenileşmesi de iyi oldu. Herkes, gazeteciliği sahiplenmelidir. Bu davaya sahip çıkmalıdır. Böylece basın üzerindeki baskıların üstesinden gelinebilir. Bu sahiplenme aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşmesi ile ilgilidir. Şu andaki kaos ortamı gazeteciliğin çıkışı için, demokrasinin yerleşmesi için bir fırsat olmalıdır.
Hukuksuz bir dava ile karşı karşıyayız
Bugün en yüksek yerlerden dile getirilen paralel devlet söylemi, delillerinin elde ediliş biçimi, delil yaratılması, suçlamalar, bütün hukuksuzluklar bizim davamızda fazlasıyla var. Biz bunu defalarca gündeme getirdik. Ancak kimse bizi dinlemedi, dikkate almadı. Başbakan, bize terörist dedi. Oysa bugün gelinen noktada bizim ne buca escort haklı olduğumuz, ne buca escort doğru söylediğimiz ortaya çıktı.  İddianamede, hiçbir şiddet, şiddet unsuru yok. Suç aleti yok, tehdit yok. Sadece haberler var. Orada da bir algı üzerinde gidiliyor. Bize potansiyel suçlu muamelesi yapılıyor. Bu algı ile davaya bakılıyor. Bu algı ile suç yaratılıyor. Ortada somut hiçbir delil yok. Sadece gizli tanık var. Gizli tanıklar da birbirleriyle çelişiyor. Var olup olmadıkları bile bilinmeyen bir yapı. Bu yapı ile bizi cezalandırmak istiyorlar. Bizim tutukluluğumuz devam ettiği sürece Türkiye hukuk devleti olamayacak, demokratikleşme olmayacak. Biz cezaevinde olduğumuz sürece, Türk basınına yönelik tehdit de devam edecektir.
“En temel sorun Terörle Mücalede Yasası’dır
En temel sorun Terörle Mücadele Yasası’dır. Herhangi bir gazeteci, herhangi bir zamanda Terörle Mücadele Yasası’na dayandırılarak gözaltına alınabilir, tutuklanabilir. Gazeteciler, çok kolay bir şekilde herhangi bir terör örgütü yöneticisi yapılabilir. Böylece gazetecileri yıllarca içeride tutabilirsiniz Bu gazetecilere yapılabildiğine göre, diğer tüm vatandaşlara da yapılabilir. Onun için Terörle Mücadele Yasası, tamamıyla kaldırılmalıdır. Bu yapılmadığı takdirde, tüm Ağır Ceza Mahkemeleri, Özel Yetkili Mahkemeler’e dönüşecektir.  Düşman hukuku kavramı uygulanıyor. Savcılık lehteki hiçbir belge ve delili toplamıyor, dikkate almıyor ve bunu iddianameye eklemiyor. Bizim hakkımızda somut hiçbir delil yok”
Mehmet Emin Yıldırım: Gazeteciler serbest bırakılmalı
 Azadiya Welat Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Emin Yıldırım ise şunları söyledi:
“Bizlere rehin tutma politikası uygulanıyor. Böylece diğer gazetecilere de gözdağı veriliyor. İddianamede hiçbir şey yok. İddianame tamamıyla bizim gazetecilik faaliyetlerimiz ile ilgili. Gazetecilik faaliyetimiz sorgulanıyor. Ama tutuklanmaya gelince, gazeteci olmuyoruz. Biz gazeteci değilsek, iddianame niçin bizim gazetecilik faaliyetlerimizle doludur.
Savunmamı yaparken utanıyorum. Çünkü o kürsüde gazeteciliği savunmak zorunda kalmamız utanç vericidir. Bu davada ayrıca ötekileştirme var. Bunu bize hissettiriyorlar. Diğer gazeteciler sahipleniliyor. Ama Kürt gazeteciler sahiplenilmiyor. Bu algı davaya da yansıyor. Dışardaki gazeteciler ve toplumun tüm kesimleri, içeride yatan gazetecileri sahiplenmelidir. Burada bir ötekileştirmeye gidilmemelidir. Tutuklu gazeteciler sorununun çözümü için bu konu sürekli gündemde tutulmalıdır.
Öncelikle, tüm gazeteciler serbest bırakılmalıdır. Tutukluluk kaldırılmalıdır. Kimsenin herhangi bir yere kaçacak hali yok. Yurt dışından insanlar tutuklanacaklarını bilerek denizli escortler. Onun için öncelikle tutukluluk haline bir son verilmelidir. Terörle Mücadele Yasası olduğu sürece bu hep denizli escorttır. Herkes bir yerlerle ilişkilendirilebilecektir. Uluslararası arenada Türk gazetecilerin durumu ortada. Basın özgürlüğü  sıralamasından Türkiye 154. Sırada.  Bizlerin tutuklanması diğer gazeteciler için de bir gözdağı olmuştur. Biz tutuklu bırakılarak, Türk medyası üzerinde baskı oluşturulmuştur. Tümgazeteciler, bu baskıya karşı çıkmalıdır ve bu davayı sahiplenmelidir.”
 Tutuklu gazetecilerin cezaevinde yaşadıkları zor koşullar
 “Mağduriyetler bitmiyor”
 Evrensel Gazetesi muhabiri Hüseyin Deniz: 
“Cezaevi’nde Silivri’ye duruşmalara gidip gelmelerde ciddi bir sorun var. Burada mağduriyetler hiç bitmiyor. Mahkeme tarihi belli olmasına rağmen Silivri’de temel ihtiyaçlar bile giderilemiyor. Bilinçli bir eziyet çektirme anlayışı var. Yemekler iyi yapılmıyor. İyi malzeme olmasına rağmen, iyi yemek yapılamıyor. Aç kalmadık, ama yemekler nitelik olarak yetersiz. 
“Haklar kısıtlanıyor”
 Azadiya Welat Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Emin Yıldırım:
“F Tipi cezaevlerinden birçok haklar kısıtlanmıştır. Ortak alan kullanımı, spor olanakları yetersizdir. Tecrit uygulaması vardır. Gazeteye yazdığımız yazılar sürekli sansürleniyor ve geç gidiyor. Bu sansür bir süre sonra otosansürü doğuruyor.  Artık kendi kendinize bu da geçmez, şu da geçmez diye yazı yazmaya başlıyorsunuz. Bu da gazeteciliği öldürüyor. Arkadaşların oda değişikliği talepleri karşılanmıyor. Ayrıca, döşekler ile ranzalar aynı boyutta değil. Döşekler, ya büyük ya da küçük. Birçok arkadaşta bel fıtığı oluştu. Ailelerle yapılan görüşmelerde sorun oluyor. Ailelere çıplak arama dayatılıyor. Duruşma nakilleri ciddi sorun. Duruşma boyunca 1 hafta Silivri’de kalınıyor. Bu süreç sorunlarla doludur”
“Sağlık sorunları var”
DİHA Ankara Temsilcisi Kenan Kırkaya, “Duruşmalar için Silivri’ye götürülüyoruz. Nakil koşulları iyi değil. Aynı zamanda Silivri’de duruşma boyunca Silivri’de geçici koğuşlarda bırakılıyoruz. Bu koğuşlarda hemen hemen hiçbir ihtiyacımızı karşılayamıyoruz. Silivri’ye nakil edilmemiz istedik. Onu da kabul etmediler. Bizi tehlikeli buluyorlar. Yemekler kalitesiz ve az. Yemeklerin protein değeri az. Doktorların diyet yemeği verdiği arkadaşımız da aynı yemeği yemek zorunda. Özgür Gündem Editörü Turabi Kişin’in bağırsaklarında kanama var. Kanser riski taşıyor. Doktor diyet önerdi. Yemek listesi verdi. Ona uygun yemek verilmesi gerekiyor. Oysa ona da normal yemeği veriyorlar”