Cumhurbaşkanı Erdoğan: “İnandığı gibi yaşamaktan, yaşadığı gibi yazmaktan hiç vazgeçmedi”

DEREN KOCAMANOĞLU-25.12.2023-HİBYA- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ATO Congresium’da düzenlenen Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günleri programında konuştu.

GÜNCEL 25.12.2023 23:12:39 196 0
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “İnandığı gibi yaşamaktan, yaşadığı gibi yazmaktan hiç vazgeçmedi”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:

“Mehmet Akif’in davasını kendi davası, sevdasını kendi sevdası bilen, Akif’in ideallerini kendi ideali, kavgasını kendi kavgası olarak gören, asımın nesli olduğuna yürekten inandığım tüm genç kardeşlerime, tüm genç yüreklere buradan selamlarımı gönderiyorum. Sizlerin şahsında ailelerinize, arkadaşlarınıza saygılarımı, muhabbetlerimi iletiyorum. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi hepinizin üzerine olsun.

Bugün gerçekten çok önemli bir anma programı vesilesiyle bir aradayız. Milletimizin şahsiyetini ve haysiyetini İstiklal Marşı gibi abidevi bir şiirle ebedileştiren, safahatıyla sadece milletimizin değil, bütün insanlığın vicdanına tercüman olan Mehmet Akif’i doğumunun 150’nci, hakka yürüyüşünün 87’nci sene-i devriyesinde bir kez daha rahmetle, minnetle yad ediyorum. Milli şairimizin ruhu şad olsun diyorum. Yine bu vesileyle ülkemizin bekası, milletimizin istiklali uğrunda can veren kahraman şehitlerimize Allah’tan rahmet niyaz ediyorum.

Çanakkale’den İstiklal Harbi’ne, Kıbrıs Barış Harekatı’ndan 15 Temmuz’a, terörle mücadeleden yurt dışı operasyonlarımıza kadar batıla, zalime, haine ve küfre karşı yürütülen hak mücadelesinde adlarını tarihe şanla yazdıran tüm kahramanlarımızı şükranla yad ediyorum. Gazilerimize sağlıklı, hayırlı, uzun ömürler diliyorum.

Merhum Mehmet Akif’i, bundan 87 yıl önce 27 Aralık 1936 tarihinde soğuk bir kış gününde gençlerin omuzlarında ukbaya uğurladık.

İnandığı gibi yaşamaktan, yaşadığı gibi yazmaktan hiç vazgeçmedi. Akif, hayatını şiirini, şiirini de hayatına nakşetmiş büyük bir ustadır. Akif’te olmayan hiçbir duygu onun eserlerine girmemiş, gönül imbiğinden geçirmediği hiçbir sözü söylememiştir. Kavli ve kalemiyle Mehmet Akif, doğruluk ve cesaret timsaliydi. İnandığı değerler uğruna bedel ödemekten asla çekinmedi.

Mehmet Akif, yalnızca kalemi ve mısralarıyla değil, maddi ve manevi tüm varlığıyla da milletimizin yanında yer almıştır. Balıkesir’den Ankara’ya, Konya’dan Kastamonu’ya pek çok yerde verdiği hutbeler ve yaptığı konuşmalarla milletimizi kıyama çağırmıştır.

Uğradığı haksızlıklar sebebiyle ömrünün son senelerini Mısır’da geçirmek zorunda kalan Mehmet Akif, buna rağmen ülkesine ve milletine asla küsmemiştir. Kalbi kırık, yüreği buruk ve sessiz yaşadığı bu hayattan en büyük muradı vefatından sonra hayırla, hayır dua ile yad edilmekti.

Merhum Akif, rahmetle anılmayı ebediyet olarak görmüştü. İstiklal Şairi, Milli Şair, Millet Şair vasıflarıyla Mehmet Akif, edebiyatımızda ve millet hayatımızda rahmetle anılan ebedi yerini almıştır.

Mehmet Akif’i anmanın yanı sıra, anlamaya da çalışan siz gençlerimizi can-ı gönülden tebrik ediyorum. Gençler, Mehmet Akif’i Anma Günleri kapsamında tertiplenecek etkinlerin Milli Şairimizin mirasının daha iyi anlaşılmasına vesile olacağına inanıyorum.

Akif, bir şair olmanın yanında kendi döneminin bütün sosyal meselelerine kafa yormuş, tembellikle, yoksulluk ve yoksunlukla, ümitsizlikle sonuna kadar mücadele etmiş bir fikir ve dava adamıdır. Onu iyi tanımadan, hangi badireleri atlattığımızı, hangi uçurumların kıyısından döndüğümüzü anlayamayız.

Dün Akif’in yaşadıklarını haykırdığı gibi biz de bugün Gazze başta olmak üzere katledilen, sömürülen, zulüm edilen insanlar için Akif’in diliyle haykırmaya, haktan ve haklıdan yana olmaya devam edeceğiz. Zulmü alkışlamayacak, zalimi asla sevmeyeceğiz. Gelenin keyfi için şanlı geçmişimize dil uzatmayacağız. Hele hak namına haksızlığa ölsek dahi tapmayacağız.

Türk milleti olarak esaret altında yabancı bir gücün boyunduruğu altında yaşayamayacağımızı bin yıllık tarihimizde defalarca gösterdik. Bunu Çanakkale’yi geçilmez yaparak gösterdik. Bunu tüm imkansızlıklara rağmen İstiklal Harbimizi zafere ulaştırarak gösterdik. Bunu hala bedelini ödediğimiz Kıbrıs Barış Harekatı ile gösterdik. Bunu 15 Temmuz gecesi çıplak ellerimizle tanklara, uçaklara, ölüm kusan silahlara meydan okuyarak gösterdik.

Maddi ve manevi olarak bedel ödesek de öz yurdumuzda hür ve özgür bir şekilde yaşama irademizden kesinlikle vazgeçmeyeceğiz. Son günlerde bu irademizin içerde ve dışarda test edildiğini görüyoruz. Irak’ın kuzeyinde Mehmetçiğimize yönelik kalleş saldırıların gerisinde milletimizin istiklal aşkını sınama teşebbüsleri vardır. Dikkat ederseniz hepimizin yüreğini dağlayan saldırılardan sonra birlik ve beraberliğimizi hedef alan çeşitli provokasyonlar yaşanıyor. Toplumun farklı kesimlerini düşmanlaştıran beşinci kol faaliyetlerini, terör saldırılarının bir devamı olarak değerlendiriyoruz.

Öfkenin, insan aklının önüne geçtiği bu hassas dönemlerde bilhassa siz gençlerimizden daha soğukkanlı hareket etmenizi bekliyorum. Türkiye, bizim ortak vatanımızdır. Ortak çatımız, ortak yuvamızdır. Gençler, bu topraklar üzerinde bin yıldır yan yana yaşayan, kanı kanına karışmış insanlar olarak hepimiz biriz, beraberiz, kardeşiz.

Önceki gece Meclisimizdeki dört siyasi parti grubunun bir araya gelerek PKK’yı lanetleyen ortak bildiriye imza atmasını çok önemsiyoruz. Siyaset kurumu milli meseleler ve acılar karşısında kendisinden beklenen olgun tavrı açıkça göstermiştir. Siyasi rekabetin yeri geldiğinde birleşmeye engel teşkil etmediği böylece bir kez daha ortaya çıkmıştır.  Buradan ortak hareket etmek suretiyle bu zor günlerde milletimize umut aşılayan, 85 milyonun yıkılmaz bir kale olduğunu tüm dünyaya gösteren siyasi partilere ve milletvekillerimize şükranlarımı sunuyorum.

 Dörtlü bildiriye desteğini açıklayan siyasi aktörlere de teşekkür ediyorum. Milletin temsilcisi olmak yerine bölücü örgütün siyasi uzantısı gibi davrananları zaten muhatap almıyoruz. Bunlar bizim gözümüzde kendi özgür iradeleri olmayan siyasi kuklalardır.

Teröristle aynı dili konuşan, terörist gibi muamele görmekten kaçamaz. Demokrasimizin imkanlarını kullanarak devlete, millete ve mili iradeye pusu kurulmasına asla müsaade etmeyiz. Milletvekilliği dokunulmazlığı zırhına bürünerek, teröre destek verenlerle mücadelemizi siyaset ve hukuk zemininde sürdürmekte kararlıyız. Katranı kaynatmakla nasıl şeker olmazsa, Kandil güdümlü kuklalardan da asgari düzeyde de olsa insani bir duruş beklenemez. Burada asıl sorgulanması gereken CHP’nin halidir.

Madem teröre şaşı bakıyorsunuz, en azından biraz dürüst olun. Madem terör örgütlerine gıkınızı çıkartamıyorsunuz bari biraz hasbi olun. Saçma sapan argümanlarla milletin aklıyla alay etmekten vazgeçin. Cumartesi günkü skandal sizin bölücülerle ne ilk ne son dayanışmanızdır.

Silivri’deki teröristin kapısında milletvekillerine sırayla nöbet tutturan siz değil miydiniz? Kurultay kürsüsünden hapisteki demokrasi düşmanlarına selam yollayan siz değil miydiniz? Bunların hepsini katbekat fazlasıyla yaptınız ve ne olduğunuzu çok iyi biliyoruz. Siyasi çıkarınız ve istikbaliniz için bölücü terörün meşruiyet kazanmasına rıza gösterdiniz. Dolayısıyla bağırarak, sağa sola hakaret ederek, milleti tehdit ederek bu kirli tarihinizi silemezsiniz. Anlınıza yapışan utanç lekesini çıkaramazsınız.”

Hibya Haber Ajansı