Taraf muhabiri Mehmet Baransu’nun Balyoz davasında “kumpas” kurulduğu iddialarından tutuklanması üzerine dönemin Taraf gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan sessizliğini bozdu.
Cumhuriyet gazetesine bir cevap yazısı kaleme alan Altan, aynı belgeleri bir kez daha önüne gelse yine tereddüt etmeden yayımlayacağını söyleyerek, " O haberi basan, o haberi basmaya karar veren, Balyoz’un bir darbe hazırlığı olduğundan bir an bile kuşku duymayan adam benim. Hadi gelin bir konuşalım bakalım, Balyoz planları “devletin gizli kalması gereken” bilgisi miymiş?” ifadelerine yer verdi.
Baransu, emniyete altı saat süren sorgusu sırasında belgeleri Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Yıldıray Oğur ile birlikte incelediklerini söylemişti.
Bir süredir havuz medyasında köşe yazarlığı yapan Oğur ve Tayiz ile ilgili de ağır ifadeler kullanan Altan, “Ben Taraf gazetesinin kurucularından biriyim, o gazeteyi beş yıl yönettim, Balyoz darbe planlarının basılmasına ben karar verdim. Yasemin Çongar’ı, Baransu’yu, şimdi itirafçı olmuş çoluk çocuğu bir kenara bırakın” diye yazarken, soruşturmayı da yerden yere vurdu: "Ne zamandan beri darbe planları 'devletin güvenliğine ilişkin belge' ve 'devletin gizli kalması gereken bilgileri' olarak niteleniyor? Ne zamandan beri denizli escort, hırsızlarla darbeciler hukuktan kurtulmak için kol kola girdiğinden beri…"
‘BİZ GAZETECİLİK YAPTIK’
Baransu’nun ardından P24 sitesinde bir yazı kaleme alan Yasemin Çongar ise, Baransu’ya yöneltilen suçlamaya eleştirerek, “Gazetecilerin, toplumun bilgilenme hakkını gözardı ederek, devlet içindeki yasadışı faaliyetlerle ilgili bilgi ve belgelerden uzak durmasını, bunları haberleştirmemesini mi savunmalıyız?” diye sordu.
Belgelerle ilgili soruların devlet kurumlarına yöneltilmesi gerektiğini belirten Çongar, ekledi: “Gerçeğin ortaya çıkması kimlerin faaliyetinin “darbecilik,” kimlerin faaliyetinin “sahtecilik,” kimlerinkinin “gazetecilik” olduğunu gözler önüne serecektir. Biz gazetecilik yaptık.”
Türkiye’de yazan Yıldıray Oğur ise, Baransu tutuklanmadan önce kaleme aldığı köşe yazısında, bir yandan Ahmet Şık’ın kendisine yönelik yazdıklarını eleştirerek, diğer yandan da aynı suçu kendisinin de işlediğini yazmıştı.
