Cemaat `hodri meydan` dedi

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, son günlerde Gülen Cemaati ile ilgili gündemde yer alan konulara ilişkin basın toplantısı düzenledi.

GÜNCEL 3.02.2014 16:27:39 1792 0
Cemaat `hodri meydan` dedi
İşte basın toplantısında yapılan açıklamalardan satırbaşları:
Yolsuzluk ve rüşvetten tutuklananlar için bile masumiyet karinesi geçerli iken hizmet hareketi ile ilgili delilsiz suçlamalar yapılması haksızlıktır.
Somut deliller var ise hukuk zemininde ele alınmalıdır. Hükümetin elinde delil varsa bir an önce yargıya teslim etmesini talep etmiştik. Yargıya mevzu teşkil eden bu iddiaların defalarca tekrar edilmesi evrensel hukukta ciddi yeri olan nefret suçudur.

Nefret dilinin ortak geleneğimizi bir arada yaşatma idealimizi toplumsal barışı örselediği aşikardır. Muhterem Fethullah Gülen'in kim olduğunu, 60 yıldan bu yana başta Erzurumlu hemşehrileri olmak üzere milyonlarca insan bilmektedir. İçişleri bakanının devlet terbiyesi ve nezaket dilini aşıp hakaret ve nefret ile kullandığı ifadeler siyaset tarihinin en talihsiz beyanları olarak hatırlanacaktır.

Gerekirse hareketi 2 polis bir savcıyla terör kapsamına sokarız iddiaları hala yetkili ağızlarca yalanlanmadı. Bazı hükümet yetkililerinin ve medyanın kullandığı dil akıllara karanlık senaryoları getirmektedir.

Toplumsal tahriklere zemin hazırlanmaktadır. Birilerinin asla tasvip edilmeyecek tepkiler vermesi ile hizmet camiasının terör örgütü kapsamına alınması için zemin oluşturulmak istenmektedir. Camiadan böyle bir proaktif tepki gelmeyecektir. Ama bu yönde eylemler üretenler olabilir. Cemaat üyeleri anayasal çerçeve ve demokratik hukuk devleti sınırlarından asla ayrılmayacaklardır. Hiçbir zaman gayri meşru yollara tevessül etmeyecektir. Müsbet hareket prensibini temel alan cemaat, onurlu her bireyin yaptığı ve yapacağı gibi hakkını ve hukukunu koruyacak ama kışkırtamaya asla gelmeyeceklerdir. 

Örgüt olarak ifa edilen şey hizmet camiasına kesilip biçilen bir elbise ise, 50 yıllık çalışmalarla örtüşmediği ve bu kıyafetin bu bedene uymadığı ortadadır. Ancak bu bir takım bilgi ve belgeler üretilerek yapılacaksa bu sadece camia için değil tüm Türkiye adına bir cinayettir. 
Hareket geçmişte de örgüt kapsamı ve çete tabirleri ile muhatap olmuştur. Özellikle vesayet döneminde bu kavramlarla yargıya intikal etmiş davalarla muhatap olmuştur. 7-8 yıllık davalar sonucunda o dönemde bile beraat etmiştir. Beraat ettiği meselelerle alakalı tekraren örgüt ve çete iddialarının gelmesi, bunun hukuki olmadığı hem de belge ve delil olmadığı halde, hala bu kavramların kullanılması, hukuki bir gerekçe değil, tamamen yıpratma ve algı yönetimine matuf kullanıldığının göstergesidir. 

CUMHURBAŞKANINI GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ

Cumhurbaşkanını bu konuda göreve çağırıyoruz. Yetkileri yasayla belirlenmiş durumdadır. En üst merciyi temsil ediyor. Devlet denetleme kurulu vasıtasıyla hukuksuzluklar, tasfiyeler, fişlemeler mevzuunda araştırmalar yapabilir ve hukukun işlerliğini temin edebilir. İktidar 76 milyonun iktidarı olmasına rağmen maalesef bugün taraf konumundadır. İktidarın taraf konumunda aslında ona ait çözmesi gereken meseleleri bu zeminde çözme imkanı olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla cumhurbaşkanının yasaların kendisine verdiği yetkileri kullanması gerektiğini düşünüyoruz. 

SÜLEYMAN İSİMLİ ŞAHISLA İLGİLİ SES KAYITLARI

Öncelikle son altı aydan bu yana gayri kanuni olarak sayın Gülen'in dinlendiğine dair avukatları bir açıklama yapmıştı. Hatta bu dinlemeler servis edilmeden önce bazı kasetlerin montajlanarak piyasaya sürüleceği konusunda uyarılar olmuştu. Bu açıklamalardan bir hafta sonra bu kasetlerin servis edildiğini ve kara propagandaya malzeme denizli escort şekilde içerik hazırlandığını görüyoruz. Süleyman denen bu şahsı 30 yıllık hizmet hayatımda ne gördüm ne de duydum ne de uslüp itibariyle hizmete uyduğunu söyleyemem. Hizmet siyaseti dizayn etme iddiasında değildir. Burada iddia edilenler birilerinin hizmete yakıştırdığı algıları perçinleyecek şekilde kurgulanmış bir konuşma metni olduğunu görüyoruz. Süleyman denen bu zatın ilgili ses kayıtlarının yayınlanmasından sonra bu şahsın hizmetle ilgisinin olmadığı, söylediklerinin de hizmetin üslubu ve gündemi olmadığı açıklandı. Sayın Gülen'i meslek hayatında bir çok insan ziyaret etmiştir. Ben bir çok defa farklı müşahadelerim oldu. Partilerinden ayrılmak isteyenlere Gülen'in ayrı bir proje maksadıyla bir şey söylediğini bilmiyorum. Hakan Şükür'ün Hocaefendi'ye ayrılmak istediğini ifade ettiğinde, "asla ayrılma, arkadaşların rahatsız olur" dediğine şahidiz. İstifa edenlerin kendi iradeleriyle istifa ettikleri ortadadır. Hatta İdris Bal, "Sayın Gülen'in talimatıyla ayrıldığıma dair bir delil varsa milletvekilliğinden de istifa etmeye hazırım" demiştir. Bunların bugünlerde söylenmesi kara propagandadan başka bir şey değildir. 

TUZLUKLAR VE VAİZ LOBİSİ, GÜLEN'İN TÜRKİYE'YE DÖNMESİ

Hocaefendi'nin öncelikle Mehmet Ali Şahin'in sözleriyle söyleyelim, orada kalmasıyla alakalı kendi ifadeleri olmuştu. Hatırlarsınız... Sağlık sebebiyle gitmişti fakat daha sonra ülkemde hizmet eden insanlar mağdur denizli escortsa dönmek istemiyorum demiş hatta cebri inzivayı tercih ettim demişti. Gerek başbakanın gerekse farklı siyasi kişilerin hocaefendiyi davet ettiklerini hatırlıyoruz. Benim varlığım hizmet eden insanları ve demokratik sürecin ihlaline bir vesile olmasından endişe ederim demişti. Bugün yaşadıklarımız aslında bizlere o ifade ettiği endişelerin o buca escort küçük olmadığını net gösteriyor. 11 yıldan bu yana, mevcut iktidar sanki yeni güne doğmuş gibi kavram ve ifadelerini değiştirmiştir. Dikkatinizi çekmek isterim, hizmet 50 yıllık süresi içerisinde ilkelerinden en ufak bir tavizde bulunmadan söylem ve duruşuyla değişmeden bugüne gelmiştir. AK Parti ile ilişki ve teması da ilkeseldir. Bir menfaat bir iktidar paylaşımı bir beklenti veya varolan nimetlerinin taksimatı gibi bir hesabı asla olmamıştır. Tamamen ülkenin demokratikleşmesi, yeni anayasa, AB sürecine katkı, insan hak ve özgürlüklerindeki artış beklentisiyle desteklenmiştir. 17 aralıktan sonra AK Parti yepyeni söylem, çok farklı bir gündem ve kavramlarla karşımıza çıktı. Hizmet bugün yine aynı şeyleri söylüyor. Aynı ölçüleri müdafaa ediyor. Demokrasi hukuk ve insan hakları diyor. Fakat gelin görün ki 17 aralıktan sonra kullanılan ifadeler hele hele sanki yeni farkedilmiş gibi milli orduya kumpastan tutun, yanılmışız, içimize nüfuz etmişler, sözleri 11 yılllık geçmişi adeta görmezden gelen veya inkar eden bir duruşla söylenmesi esef vericidir. 

KİM TUZLUK FARKEDEMEMİŞ Mİ?

Bu ülkede 11 yıllık iktidarı hep hayırla yadettik, takdir ettik. O dönemde sayın Gülen'i ziyaret eden vekillerin her seferinde mutlu bir şekilde hatta emirleriniz var mı efendim üslubuyla konuştuklarını biliyoruz. 11 yıl içinde parlamentosunda kimin tuzluk kimin kaşıklık kimin ekmeklik olduğunu farkedemediler de 17 aralıktan sorna mı kimin tuzluk olduğunu farkettiler. Kendilerinin ısrarıyla hizmetten 2 kişinin varlığını ifade etmiştik. Onun dışındaki kişileri tamamen kendileri takdir etmişlerdir. Bu iki kişi ise en zor dönemde içerde kalmaya gayret ettiklerini ama dayanılmaz hale gelince kendi iradeleriyle istifa ettiklerini söyleyebiliriz. 

Yürünen 11 yıllık yol mu doğrudur yoksa 17 aralıktan sonra yürünen yol mu doğrudur. Kamuoyu vicdanına bırakıyorum. 

Kaygımız şahsi değil. Birilerinin ifadesi gibi zümrevi de  değil. Bu ülkenin barışı, 11 yıllık iktidar dönemindeki demokratik kazanımlar, ülkemizin kıymet ve değeri ve bunların çözülmesiyle başlayacak toplumsal kaos ve ekonomik kriz kaygısıdır. Biz süreç hala daha tek taraflı ve unutmamak lazım ortada bir savaş ve kavga olarak değerlendirmiyoruz. Savaş ve kavga, değerleri dengeleri güçleri iki eşit yapı arasında olur. Biz bir sivil yapıyız. Biz siyaset alanında elbetteki katılımcı demokrasilerde teklif ve tenkitlerimiz denizli escorttır. Ama şunu biliyoruz ki bu talepleri dizayn edecek olan, gerçekleştirecek olan iktidardır. Dolayısıyla iktidar devlet gücünü kullanarak, monoblok medyayı kullanarak, sivil yapıları o güç üzerinden tahribata yönelmişse, bunun bu ülkede hukukun kalmadığı, uzlaşının bittiğinin alamet ve işareti olur. Unutmamak lazım 17 aralıktan sonra hukukun askıya alındığı iktidarda yeniden bir takım işlerin yapılması zordur. Eğer bu ülkede eşit şartlarda yaşıyorsak, yolsuzluk operasyonlarınnın yürümesi buca escort paralel yapı iddialarının hukuk zemininde soruşturulması, fişlemelerin ve gayri meşru dinlemelerin soruşturulması gerekir. Bu sürecin bir an önce hukuk zeminine oturtulmasını talep ediyoruz. Şahsi bir endişe değildir. Sivil yapının hedef alındığı bir siyasal yöneliş sadece bizi değil sivil olan bütün yapıları tehdit eder. Bunun anlaşılması için illaki bu acı sürecin yaşanması gerekmiyor. 

YASADIŞI DİNLEMELER

Üzülerek söylemeliyim çok ciddi çelişkileri içiçe yaşıyoruz. Cumhurbaşkanının dinlendiği, başbakanın ofisine böcek konduğu meselesi gündemdeydi. İki yıl önce bu medyada gündeme denizli escortğinde, bir adrese bu olay havale edilmişti. Bunu her kim yaptıysa mutlaka yargıya taşınmalı ve ceza almalı demiştik. Yargıtay bir açıklamada bulundu bize henüz bu davayla alakalı intikal eden bir mesele yok dedi. Demek ki bu bir algı malzemesi olarak devreye konmuş ama bir şikayet bile yargıya intikal etmemiş. C.başkanını kim dinlemişse bunun bulunması işi sivil yapıların işi değildir. Bu yargının ve iktidarın işidir. İktidar var olan olumsuzluklardan şikayet merci değildir. Şikayetleri sonuçlandırmak merciidir. Dinlemişlerse kim dinlemiş onun soruşturulması gerekir. Gel gör ki, altı aydan bu yana, ancak teşkilatlı ve çok güçlü bir organizasyon yoluyla yapılan dinlemelerle ilgili Gülen ile ilgili bir dava açılmamışken  son 6 aydır Sayın Gülen'in dinlendiği ortaya çıktı. İllegal yollarla servis edilen dinleme kayıtlarını seçim meydanlarında toplu konuşmalarda malzeme yapacaksınız. Bunu ne insani ne siyasi ahlakla açıklayamayız. 

BAŞBAKAN'A SUİKAST GİRİŞİMİ

Toplumda kutuplaştırıcı dil bu buca escort kullanılırsa, gerilimin bir dönem sonra şiddete evrilmesi her zaman bir risktir. Bu mevzuda da suikastların dillendirilmesi meselesi çok rahatsız edici ve ürkütücüdür. Şiddetin her türlüsüne karşı olduğumuzu, bu olayların içinde yer almadığımızı her zaman ifade ettik. Bunların içerisinde bazılarının ifade ettiği gibi, bu suikastlar suni suikastlar mıdır, reel midir gibi bir tartışmaya gerek duymadan, her çeşidine tepkilerin konması gerekir. Artık demokratik tecrübelerimiz bizim şiddete bulaşmadan, nefret dili kullanmadan, birbirimizi anlamaya çalışarak, ortak noktalarımızı öne çıkararak bir anlaşma ve görüşmenin yollarının aranması lazım. Toplumda elbetteki herkes etkisi temsil ettiği makama göre değişşir. En yüksek sorumluluğu temsil edenler en yüksek sorumluluk sahibidir. Bize gelince, hizmetin varlığı bu ülkede uzlaşı barış ve birlikte yaşama kültürünü geliştirmeyi tesis etmeye dönük canhıraş uğraşmaktır. Bu değerlerin kaybolması riskini ifade etmeye dönük endişemiz vardır. Ne şahsi ne de zümrevi ne de birilerine cevap yetiştirmek gibi maksada matuf bu açıklamaları yapmıyoruz. 

HİZMET HUKUKA MÜRACAAT EDECEK

Benim bildiğim paralel yapıyla alakalı olarak bu ülkede mevcut var olan devletin dışında, farklı maksat taşıyan illegal yapılanma gücünü kanundan ve yasadan almayan, emir ve amirlerinin hiyerarşik yapısından görev çıkarmayan kim varsa, hukuken bunların çıkartılıp yargılanması gerektiğini söyledik. Bu mesele sıklıkla kullanılırken camianın kastedildiği, en ufak bir delil, olay ve vakıa olmadığı halde, sıklıkla bu kavramın kullanılması, hukuki bir sürecin alt yapısını hazırlamaktan ziyade, yıpratmaya dönük, algı yönetimi malzemesi olduğunu görüyoruz. Yarın hukuki bir soruşturma yapılırsa... Arzu ediyoruz ki hukuk sadece paralel yapılarla ilgili değil, yolsuzluk, dinleme, fişleme ve tasfiyelerle alakalı işlediği gibi paralel yapılarlal ilgili de işlemelidir. Hizmet 50 yıl içinde hiçbir zaman gizli bir ajandaya sahip olmadı. Yaptığı faaliyetleri kamuoyu önünde yaptı. Faaliyetlerinin temelini eğitim, hoşgörü ve diyalog ve ,insani yardımlar teşkil etti. Eğer bunları suç kavramına sokabilirseniz dava açabilirsiniz. ama bunların uluslar arası hukukta suç olmadığını, hukukun en basit tanımında bile suç olmadığını herkes anlar. Ama hizmete yakıştırılmak istenen çalışmalar olabilir mi, olabilir, ama hukukla ilgili sıkıntı yine hukuk yoluyla aşılır. Hizmet yine hukuka müracaat edecek ve duruşunu belirleyecektir. 

GAZETELERDE TEHDİT DİLİ KULLANAN KÜÇÜK KALEMLER VAR

Gazete köşelerinde tehdit dili kullanan küçük kalemler var. Bunların bu dili kullanmaları, başbakanlık teftiş kurulunda isimler kayıtlar var, içeriye alınacak, soruşturulacak, sorgulanacak, örgüt kapsamına alınacak gibi sözleri biz 28 şubat döneminde yaşadık. Bunlar anti demokratik dönemin sesleri. Biz bu seslere itibar etmiyoruz. Bu ülkede hukuk diyoruz, demokrasi diyoruz. Birileri varsın istediği tehdit dilini kullansın. Yıpratıcı propaganda dilini kullansın. Bunu kullananların geçmişte bugün sesleri duyulmadığı gibi, bugün kullananların sesleri de yarın duyulmayacaktır. 

BADEM BIYIKLI NEOCONLAR

Konuşmaya hukuk hakikat perspektifinden bakmazsanız istediğiniz yakıştırmayı yapabilirsiniz. Bu arkadaş 11 yıldır tanımadığı bu insanları 17 Aralıktan sonra bir sabah uyandığında neocon olarak mı tanımış. Bu tabir telifi mümkün bir tabir değildir. Millet şimdi diyordur, bu neocon neyin nesidir diye... Halbuki hizmet siyaseten partizanca bir siyaset gütmediğini 50 yıllık hayatı şahittir. Bu ülkede huukuka dayanarak ve demokrasiye dayanarak siyaset ile alakalı bazen destek maksatlı bazen de tenkit maksatlı projeler yapmaktadır. Milletvekilleri şirazeden çıkan söylemlere bir yenisini nasıl eklerim endişesiyle konuşuyor. Bir zırvaya nasıl bir zırva eklerim diye düşünüyorular. Hakikat dilini değil hakaret dilini kullanıyorlar. Bu temsil ettikleri millete karşı bir saygısızlıktır. 

CUMHURBAŞKANI FARKLI BİR POZİSYON ALIR MI?

Bir siyasi partiye mensup olmak demek, hak ve hakikatlar uğruna herşeyi o parti perspektifinden bakmak değildir. Son dönemlerdeki olağanüstü pozisyonlar partileri bu denli kilitlememişti. Bu süreçle alakalı, bizim bilemediğimiz farklı endişelerle alakalı olabilir. Biz makama hitap ediyoruz. Elbetteki c.başkanlığı makamını temsil eden kişinin siyasi parti olarak ak partili olması, ki ak partinin içinde bugün yaşananları aynıyla tasvip eden herkes aynı düşüncede olduğunu söylemek de mümkün değil, bu zaviyeden, sayın Gül'ün bugüne buca escort izlediği yapıcı kucaklayıcı içten dili bizi böyle bir davete cesaretlendirdi. Kendinden bunu ümit ediyoruz. Sayın Gül halkın güvenini kazanmış bir insandır. Bu tarafsızlığının temsili içinde de ülkenin bu buca escort riskli döneminde kendinden beklenecek hamiyet gayret ve müdahaleyi ortaya koyacağı düşüncesini taşıyoruz. Bizim birebir görüşmemiz olmadı ama dostlarımızın ferdi manada görüşmeleri olmuştur kendisiyle. 

EKONOMİK KRİZLE CEMAATİN ALAKASI VAR MI?

Nazlı Ilıcak'ın kitabında söylediği gibi sanki her taşın altından The Cemaat çıkıyor... 17 Aralıktan sonra doların yükselmesiyle alakalı, sayın başbakanın, operasyonlarla iligli olmadığını bizatihi kendi ifade etmiştir. Hadisenin global bir daralma ile ilgili olduğunu kendisi söylemişti. Bir diğer noktaya gelince ekonomik kriz Tüsiad'ın ifade etmeye çalıştığı hukukun askıya alınması, ciddi manada sermayede endişelerin tetiklenmesini sağlamıştşır. Bugün bizim borsamızın yüzde 70'inin yabancı sermaye olduğu söyleniyor. Yabancı sermaye ise güven ister. Eğer hukuku işlemez hale getirirseniz başka bir suçlu aramanıza gerek yok. Yabancı sermayenin gelişini engelleyen unsur güvenlik kaygısı ve endişesidir. 

FETHULLAH GÜLEN VE TWİT MESAJLARI MESELESİ

Sosyal medya malum belli duygu düşünceleri paylaşan insanların haberleştiği ve dolayısıyla ortak tepki verdikleri bir alan. Ak Parti'nin gezi olaylarından sonra 600 kadrolu bir ekip ile çalıştığı söylendi. Ne buca escort gerçek bilmiyorum. Sosyal medyada aktif olma gayretlerini biliyoruz. Bu çok tabii bir şeydir, yadırganamaz. Hizmet gönüllülerinin böyle kadrolu ekipleri yoktur. O kendi hizmetiyle ilgili olumsuzluğu gördüyse birinin ona bir şey demesine gerek yok. Twitter'da duyarlı bu kesimin kendi aralarında bunu yaymaları, motive etmeleri sosyal medyanın yapısından dolayı çok mümkün.

Hizmetin Erdoğan'sız AK Partili bir gündemi olmadığını önceden açıklamıştık. Demokratik seçimlerle gelmiş olan bir iktidarı, başka bir takım anlayış ve düşünceler ifade ederek bertaraf etmek iddiaları bu ülkede endişe vericidir. Bunu hizmete yakıştırmak hiç mümkün değildir. Mit krizi ve 17 Aralık operasyonunun bir ortak noktası var. İkisinde de Başbakan, ben hedef alındım diyor. Bir başbakan MİT kriziyle alakalı olarak nasıl hedef alınabilir. Bir başbakanın yargılanması ancak yüce divanla olabilirken, bir savcının MİT ile ilgili kaygıları MİT müsteşarına sormak üzere açtığı davanın Başbakana dayanmasının mümkün olmadığını söylemiştik. Başbakan ben hedef alındım diyerek hukuki süreci inkıtaa uğrattı. Benzer bir şekilde 17 aralık operasyonuyla yaşandı. Hedef yine darbe şekliyle hükümettir denilidi ve hukuk askıya alındı. Her ikisinde de ortak nokta hukukun işlememesi oldu. Hukukun askıya alınmasında asıl hedef belli değil. Başbakan'ın hedef alındığı bir operasyon deniliyor. Onun üzerinden tasfiyeler yapıldı. Ciddi tasfiyelere devam ediliyor. İki süreçte de yapıldı bunlar. Ciddi manada bugün binlerce insanla tanımlanabilecek tasfiyelerin her ikisinin de bağlandığı nokta bu operasyonlar olmuştur. 

ÇÖZÜM SÜRECİNE NASIL BAKIYOR?

Hizmet hareketinin barıştan yana olmaması mümkün değil. Bütün projeleri barışla ilgilidir. 50 yıldır barış dilini kullanan bir hareketin kendi topraklarında barıştan yana olmaması sözkonusu değildir. Türkiye'nin Kürt sorununa gelince. Hizmet sivil yapıyla sınırlı olma kaydıyla yapabileceği bütün gayretleri ortaya koymuştur. Bunun içinde eğitim faaliyetleri vardır. Tek özel Kürtçe yayın yapan televizyon olan Dünya TV'nin yayının yapan yine hizmet hareketidir. Sayın Gülen bir röportajında, anadille eğitim konusunda temel hakların tartışma konusu yapılmayacağını söylemiştir. BBC'ye verdiği röportajda, elbetteki bu ülkede barış için ilgili taraflarla görüşülebilir demiştir. Devletin izzeti korunması kaydıyla bunlar yapılabilir demiştir. İdris Naim Şahin bey bir şey demişti. Çözüm sürecinin bir çözülme sürecine dönmemesi noktasında ikazda bulunmuştu. Barışın temin edilmesi bu ülkenin birliğini sağlayarak olmalıdır. Temel insani haklarda ve eşit vatandaşlıkta bu ülkede bir fark olmamalıdır. Bu ülkede etnik ve dini fark sorun olmamalıdır. Sosyal fark sorun olmamalıdır ve zenginlik kabul edilmelidir. Hizmet yıllardır bunun altını çiziyor. 109 gazeteciyi Erbil'e götürerek, K. Irak'taki yerel yöneticilerle görüştürerek, Kürt meselesinin yakınen anlaşılması için yaptığımız çalışma bir katkıdır. Israrla Kandil'den bazılarının ifade ettiği gibi, "hizmet çözüm sürecine karşıdır" vurgusu kara propagandaya bir malzeme de nereden gelirse gelsin anlayışıyla yapılmıştır. Şunu rahatlıkla söyleyelim, bu süreçte yarın bir problem olursa buna da bir sorumlu, mesul işte burada da yine cemaat sorumlu, biz demedik mi çözüme karşıydı bunlar, işte bugün çözülmedi sorumlusu da bunlar diye bir adres tespitine alt yapı hazırlamaya dönük açıklamalar olarak görüyoruz.