Neşe`miz Gitti!

Neşe Ozan`ı uğurladık. Gülüşü, öfkesi, isyanıyla Sulukule yıkımlarından tarih kitaplarına nerede ihlal, haksızlik, adaletsizlik, eşitsizlik varsa oradaydı. İHD`dendi, gazeteciydi, çevirmendi.

YAŞAM 22.09.2014 11:51:58 2051 0
Neşe`miz Gitti!
Şakirin Camii ve Karacaahmet Mezarlığında birbirini tanıyan, tanımayan ama hepsi de Neşe Ozan’ı seven aynı cümleyi kurdu: "Artık Neşe’miz yok!’’
Böyle bir uğurlamada pek de rastlanmayacak buca escort kadın ve genç vardı.  Karşılaşınca şaşırıp, ''Aaa, sen Neşe'yi nereden tanıyorsun?'' diye soranların sayısı da az değildi. Oysa Neşe herkeslerle her yerlerde olanlardandı, olabilenlerdendi. 
İlkokul arkadaşları, İstanbul Erkek Liseliler (çünkü lisede beraberlerdi), İstanbul Teknikliler (Çünkü meteoroloji mühendisiydi),  İzciler (izciydi de), İnsan Hakları Derneği üyeleri (ta başından beri oradaydı), Cumartesi Anneleri/İnsanları (1995’ten bu yana Galatasaray’da herhangi bir Cumartesi ona rastlamak mümkündü), ''siyaset'' yoldaşları ve daha pek çok yerden pek çok arkadaşı onu uğurladılar.
Arkadaşlarının bir başka ortak cümlesi de şu: ‘’Gözlerinin içi hep gülerdi, adı gibi neşeli, hiç sinirlenmez, usul usul konuşur, sesini hiç yükseltmez ama çok da inatçı!''
Hakikaten öyle; Neşe inatçı bir mücadele kadını, bir direnişçi. Şimdi ‘’idi’’ demek yakışmıyor, kabulü zor.
Son dört yılda kanseriyle de müthiş bir yaşam sevinciyle, yaşam inadıyla didişti, onu altetmek için elinden gelenin fazlsını yapmaya çalıştı, arkadaşları da. Çok direndi. Kader Kısmet Atölyesinin işlerinin hastalığının son günlerine buca escort elinden bırakmadı.
Şimdi facebook sayfasına bakıyorum , son notu 8 Ağustos tarihli: ‘’Canım benim, sana nasıl kıydılar!’’, linki de şöyle: ‘’Kürt gazeteci Deniz Fırat, IŞİD’in Maxmur mülteci kampına yönelik düzenlediği saldırıda hayatını kaybetti.’’
Son günlerine buca escort okumaktan da vazgeçmedi; bugün onu uğurlarken can arkadaşlarından Ayda (Özlü-Çevik) anlatıyordu. İki arkadaş WhatsApp’ta en son Neşe’nin elindeki son kitap Fethiye Çetin’in Utanç Duyuyorum/Hrant Dink Cinayeti Yargısı üzerine konuşmuşlar.
Neşe İstanbul Teknik'i bitirdikten sonra bir süre metalürji mühendisliği yaptı. 1990’larda artık gazeteciydi. Almanya ARD Televizyonu İstanbul Bürosundaki habercilik yıllarında  savaş ve hak ihlalleri başlıca konularıydı.
2000’lerde Friedrich Ebert Vakfı İstanbul ofisinde kadın, ifade özgürlüğü ve medya alanlarındaki projelerle ilgiliydi. Ve emekli oldu.
Çalışma hayatı inatla sürdürdüğü hak mücadelesiyle bir şekilde hep buluştu. Yine de bu Neşe için yeterli olamazdı. O yüzden Neşe profesyonel işini sürdürürken mesela İnsan Hakları Derneği’nin de adeta tam gün çalışanıydı. 1994-1995 döneminde İHD İstanbul şubede yönetim kurulu üyesiydi.
1994’te kurulan sonradan Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon adını alan Azınlık Hakları İnceleme Komisyonu olarak gerçekleştirdikleri Türkiye’nin ilk 6-7 Eylül sergisini hazırlayanlardandı.
Yine Komisyon’un Aralık 1996’da açtığı ‘’Tuzla Ermeni Çocuk Kampı; Bir El Koyma Öyküsü’’ sergisi de Neşe’nin içinde yer aldığı çalışmalardandı. Sergi daha sonra Türkçe, Ermenice ve İngilizce kitap oldu.
Dert ettiği her alanda yazdı, çizdi, konuştu. Arada Ayrıntı’dan çıkan  iki de kitap çevirdi: Caz Kitabı: Ragtime'dan Fusion ve Sonrasına (Joachim E. Berendt) ve Anarşizmin Bugünü (Hans-Jürgen Degen)
Çeviriyi hep sevdi, güncel bir Almanca yazı okusa çevirmeden duramazdı, bianet’i, aniden posta kutusuna düşen çevirileriyle çok rahatlatmışlığı/sevindirmişliği vardır. Tabii bianet’e yazılar da yazdı.
1993-94’te  bir grup kadın olarak gerçekleştirdiğimiz ‘’Arkadaşıma Dokunma’’ kampanyasında da, 1995’te ‘’Gözaltında Kaybetmeler son bulsun, kaybedilenlerin akıbeti açıklansın, sorumlular bulunsun, yargılansın’’ talebiyle her cumartesi Galatasaray'da oturmaya başladığımızda da beraberdik.
Bu koşuşturmalı günlerde Osman Köker ile evlendi. 1995'te Yasemin doğdu. Yasemin, derken gülen gözlerinin ışıltısı bambaşka olurdu. Pazartesi/Kadınlara Mahsus Gazete yeni çıkmaya başlamıştı. Neşe, hayal meyal hatırlıyorum, Pazartesi'ye ''annnelik'' üzerine  kayıtlar da düştü.
2003'te Milli Eğitim Bakanlığı''nın ''Ermeni, Rum-Pontus, Süryani iddialarının asılsızlığı''” konusunu okullarda daha geniş kapsamlı işleme ve ders kitaplarına dahil etme girişimi bir grup eğitimci, tarihçi, hukukçu ve insan hakları savunucusunu bir araya getirdi. Barış İçin Tarih” İzleme Grubu' adıyla biraya gelen bu oluşumun toplantılarından birinde ''bu konuda her yere yazabilen yazsın'' diye bir eğilim ortaya çıktı.
Şimdi bianet'e bakınca fark ettim ki, 18-20 gün sonra Neşe'nin Tarih Dersinden Serbest Atışlar yazısı yayına girmiş. İşte Neşe bu.
Yıl 2007 gibiydi. Hayatına Sulukule girdi. Yıkımlar onun için hakikaten ''yıkım''dı. Sulukule’de yürütülen yıkımlara karşı kurulan inisiyatiflerin içinde yer aldı, mahalle çalışmalarına katıldı. İnsan onun için çok önemliydi, ya çocuklar? Sulukule'de çocuklar onun için çok özeldi. Çocukların eğitimlerine yardımcı olmak için kurulan Sulukule Gönüllüleri Derneği kurucuları arasında yer aldı.
Sulukule yıkımları sonrası mahalle etrafına yerleşen kadınlarla birlikte Emek Dayanışması Derneği’ni kurdular. Dernek çalışmaları içinde oluşturulan bir kolektif, üretim yeri olan Kader Kısmet Atölyesi varlığını sürdürüyor. Neşe en son katkılarını Kader Kısmet'e vermeyi başardı.
Neşe'nin Sulukule mücadelesini birlikte sürdürdüğü arkadaşları daha içerden yazacaklardır. bianet'te  bu konuda birkaç yazısı /haberi var; Neşe Ozan Sulukule'deki Yıkımı Fotoğraflarla Anlatıyor yazısında galeriye de ulaşabilirsiniz.
29 Temmuz 2009'da CNNTÜRK'te Sulukule'de yıkım Nöbeti! Kentsel dönüşüme direnen Sulukule haberinde Neşe evinin yıkılmasına direnen bir Sulukuleli kadınla birlikte konuşuyor.
Neşe, Red Thread dergisinin 2011'deki üçüncü sayısında arkadaşları Pelin Demirelli ve İlhan Sayın'la birlikte Balca Ergener, Asena Günal ve Erden Kosova'ya Sulukulelilerle dayanışma çalışmalarını anlatıyor.
Daha ne çok şey var Neşe için söylenecek! Hayata bin bir köşesinden itirazı olan, müdahale için her yerde, her hak mücadelesinde var olmaya çalışan, kent mücadelesinden LGBTİ haklarına, kentsel dönüşümden memleketteki her tür ''azınlıklara'', her konuda elini taşın altına sessizce, usulca, ama inatla ve çabayla koyan bir kadındı Neşe.
Güldü. Öfkelendi. İsyan etti. Eğlendi. Çok arkadaşı var, çok! Hepsi hepsi 54 yıl. Ve bu güzel muhalif kadın gitti.