TGC Başkanı Turgay Olcayto: Gerçekler halktan gizleniyor

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti?nin Konrad Adenauer Stiftung ile ortaklaşa düzenlediği Yerel Medya Projesi çerçevesinde hayata geçirilen eğitim seminerlerinin 72?incisi Sivas?ta başladı.

GÜNCEL 27.09.2014 11:48:10 1843 0
TGC Başkanı Turgay Olcayto: Gerçekler halktan gizleniyor
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Konrad Adenauer Stiftung’un (KAS) ortaklaşa düzenlediği 72’inci Yerel Gazetecilik ve Meslek İçi Eğitim Semineri, Kayseri, Yozgat, Malatya, Tokat, Sivas ile çevre il ve ilçelerden çok sayıda gazetecinin katılımıyla gerçekleştirildi. Sivas Büyük Otel’de düzenlenen seminerin sunuculuğunu TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş üstlendi. Seminere; TGC Başkanı Turgay Olcayto, TGC Önceki  Başkanı Orhan Erinç, TGC Başkan Yardımcısı Recep Yaşar,  TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, TGC Genel Saymanı Gülseren Güver, TGC Genel Sekreter Yardımcıları Ahmet Özdemir ve Niyazi Dalyancı, TGC Yönetim Kurulu Üyesi İhsan Yılmaz, TGC Hukuk Danışmanı Avukat Gökhan Küçük, Konrad Adenauer Stiftung (KAS)  Türkiye Temsilcisi Dr. Colin Dürkop, Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Metin Erol’un da aralarında bulunduğu çok sayıda gazeteci katıldı. 

ÖLDÜRÜLEN GAZETECİLER ANILDI

Tören, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ile silah arkadaşları, basın emekçileri ve basın şehitleri için bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Seminerin açılış konuşmalarını Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, Konrad Adenauer Stiftung Türkiye Temsilcisi Colin Dürkop, Sivas Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Fikret Ünsal, Anadolu Basın Birliği Sivas Şubesi Başkanı Kemal Çağlayan yaptı. 

OLCAYTO:  TÜRKİYE’DE BASIN, İFADE VE DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ YERLEŞMELİ

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, konuşmasında şunları söyledi:  “Basının sorunları Cumhuriyet’in kurulduğundan bu yana hiç bitmedi. Ama son 3- 4 yıldır çok sıkıntılı bir dönem yaşandı. Şimdi biraz daha durduğunu, iktidarı Avrupa Birliği’ne uyum sağlamak açısından da bazı düzenlemeler yapmak üzere görüyoruz. Geçtiğimiz haftalarda Basından Sorumlu Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın bir basın toplantısı vardı. Bir danışma toplantısıydı. Anladığımız şu ki, iktidar basın emekçilerinin hakları konusunda bir takım düzenlemeler yapmak zorunda. Buna şimdiden müjde diyemeyiz. Çünkü konuştuğumuz yasa meclise indiği zaman konuşulan yasanın çok dışında başka şeyler çıkıyor karşımıza. 

GERÇEKLER HALKTAN GİZLENİYOR

Basını konuştuğumuz  zaman basının hiç ayrılmadığı Türkiye’de çağdaş demokrasiyi de konuşmak lazım. Bizim ölçütlerimize göre, arzumuz halkıyla paylaşan, şeffaf bir yönetim. Amacımız iktidarı eleştirmek değil. Çalışan gazetecilerin sorunları. Gazetecilere daha iyi olanakların nasıl sağlanabileceğini araştırmak. Bu bağlamda Türkiye’de basın, ifade ve düşünce özgürlüğünün mutlaka yerleşmesi gerekiyor.  Basın özgürlüğünü bazı siyasiler, Türkiye’deki televizyon ve gazete sayısının çok olması olarak tanımlıyor. Oysaki basın özgürlüğü halkın gerçekleri öğrenme, bilgilenme hakkıdır. Bu bakımdan; Türkiye’de halkın gerçekleri öğrendiğini söylemek çok zor. Neden halktan bilgi saklanır? Bunu anlamakta zorlanıyoruz. Çünkü gerçekler saklandıkça bu defa fısıltı gazetesi işlemeye başlıyor. Gerçekler halktan gizleniyor.

TELEVİZYON HABERCİLİĞİNDE EMEKLEME DÖNEMİNDEYİZ

Bugüne buca escort yerel ve yaygın basın diye bir ayrım yapmadım.  Bizim gözümüzde gazetecilik yapan herkes gözümüzde gazetecidir. Yeter ki; gerçek anlamda salt gazetecilik yapma heyecanı olsun.Bugün çok sayıda işsiz gazeteci var. Gazeteler gazete, televizyonlar televizyon olmaktan çıkıyor. Batı ile aramızda nitelik farkı oluşmaya başladı. Biz bir hayli gerideyiz. Türkiye kendine çeki düzen vermek zorunda. Televizyonculukta hâlâ emekleme dönemindeyiz. Hâlâ doğru dürüst televizyon haberciliği yapar duruma gelemedik.”

DÜRKOP:  HABERLER NASIL PİŞİYOR?

Konrad Adenauer Stiftung Türkiye Temsilcisi Colin Dürkop ise konumasında şunları dile getirdi: “Gazete hepimizin bildiği gibi bize bu mesleği icra eden kişilerin, yani gazetecilerin, tarafsız ve ilkeli bir şekilde yayınladıkları haber aracıdır. Büyük bir mutfak düşünün. Burada çalışanlar, gelen müşterilerini memnun etmek için canla başla çalışırlar. Onlara en güzel yemeği sunmak için birbirleri ile yarışırlar. İşte gazetecilik de bana göre bir mutfak. Haberler, bu mutfakta pişiyor. Bizlere sadece onu yemek düşüyor. Kimimiz beğeniyor, kimimiz yeriyor. Ama hiçbirimiz onun nasıl piştiğini bilmiyor. İşte bu pişirme safhalarını, değerli konuşmacılarımızdan dinleyeceğiz, bilgilerini bizlerle paylaşacaklar, sizlere yol gösterecekler. Tecrübelerinden faydalanmalarını sağlayacaklar. Katkılarından dolayı hepsine teşekkür ederim. Toplantının gerçekleşmesinde emeği geçen TGC ile birlikte birçok başarılara imza atacağımız inancıyla hepinize saygılar sunarım.”

FİKRET ÜNSAL:  MADIMAK OTELİN İZLERİNİ SİLMEK İSTİYORUZ 

Sivas’ın tarihi geçmişi, kültürel mirası hakkında bilgi veren Sivas Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Fikret Ünsal, Madımak Oteli’nde 1993 yılında 37 kişinin yaşamını yitirdiğini hatırlatarak, “Sivas’ta aynı zamanda maalesef talihsiz bir olay yaşandı. Üstü perdeyle kapalıdır ve hâlâ aydınlatılamamıştır. Biz Sivas olarak artık Madımak’ın izlerini silmek istiyoruz. Bunu yapmak isterken de başımıza çok iş denizli escort. Gazetecilik de zaten bu değil midir? Olayı aydınlatmak için elimizden geleni yapacağız. Biz bu olayı aydınlatmayı istiyoruz”  dedi. Fikret Ünsal,  gazetecilikle ilgili olarak da “Sivas, edebiyat ve gazetecilik alanında çok değerli kişiler yetiştirmiş bir şehirdir. Okur sayısının arttırılması için hem gazetecilerin hem de patronların durumunun düşünülmesi şart. Gazete patronlarının gazeteci kökenli olması gerekiyor. Gazetecilerin şartları iyileştirilmeli.”

ÇAĞLAYAN:  BASININ BİR KİMLİĞE BÜRÜNMESİ GEREKİYOR

Anadolu Basın Birliği Sivas Şubesi Başkanı Kemal Çağlayan, konuşmasında şunları söyledi:  “Kutsal bir mesleğin temsilcileriyiz. Mesleğimizin kutsallığını biliyoruz ama uygulama alanında maalesef bizlere aynı duyarlılığın gösterildiğini söylemek zor. Son yıllarda yerel basın kendini yenilemeye çalışmaktadır ancak yeterli değildir. Basının ayakta kalabilmesi için yeterli maddi güce ihtiyaç duyulmaktadır.  Gazete okurunun düşük olması, halkın isteklerine yanıt verilememesi, yetersiz tirajlar, teknolojilerden akılcı bir biçimce yararlanılamaması, niteliksiz işçi çalıştırılması, çalışanların eğitimine önem verilmemesi, satışı arttırmak için içerik iyileştirilmesi yerine magazin haberlerinden ve promosyon kampanyalarından medet umulması gibi sorunlar yaygın basında olduğu gibi yerel basında da görülmektedir. Yerel basının geliştirilmesi için yerel gazete sayısının azalması gerekiyor. Gazetecilik teknolojisinin çağdaş örneklere uygun olarak yenilenmesi gerekiyor. Bu gelişmeleri başlatacak olan yerel basının kendisidir. Basının bir kimliğe bürünmesi gerekir.” 

GAZETECİLİĞİN TEMEL KURALLARI

İlk oturumun moderatörlüğünü Sivas Gazeteciler Cemiyeti 2. Başkanı Aydın Deliktaş yaptı. Oturumda;  TGC Önceki Başkanı, Cumhuriyet Vakfı Başkanı ve Cumhuriyet Gazetesi yazarı Orhan Erinç  “Günümüz Gazeteciliği”; TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş “Gazetecilikte Örgütlenme”; TGC Genel Saymanı Gülseren Ergezer Güver “Gazetecilik Etik İlkeleri” başlıklı konular hakkında katılımcılara bilgi verdi. 

YAYINLANAN DEĞİL YAYINLANMAYAN HABERLER ÖNEMLİ

TGC Önceki Başkanı Orhan Erinç şunları söyledi: “Gazeteciliğin, bugün hem gazeteciler açısından hem meslek açısından çok zorlu bir dönemden geçtiğini görüyoruz. Gazetecilikte ülkeyi yönetenlerin hemen hemen bütün yayın organlarından bekledikleri gibi yayın yapma beklentisi söz konusu. Bu da akreditasyonlara yansıyor. Kimi gazete çalışanları, hükümete bağlı kurumlar ya da bakanlar tarafından düzenlenen toplantılara alınmıyorlar. Ama bunun halkın bilgilenme hakkına aykırı bir yaklaşım olduğu da Türkiye’yi yönetenlerin aklına pek gelmiyor. Gazetecilerin çalışma koşullarına yönelik bir takım girişimler yapılıyor. Gazetecilikte teknolojinin gelişiyor olmasına karşın içerik yönünden çok sayıda eksiklerden söz etmek ne yazık ki zorunlu hale gelmiş durumda. Türkiye’de yapılan yanlış değerlendirmelerden birinin de gazetelerin yayınladıkları haberlerle değerlendiriliyor olmasına şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Önemli olan yayınladığı haberler değil yayınlamadığı haberler. Yayınlanmayan haberler iktidarın da patronun da işine gelmez.”

GAZETECİLİKTE ÖRGÜTLENME 

TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş “Gazetecilikte Örgütlenme” başlıklı konuşmasında şunları dile getirdi:  “2013’te de Gazetecileri Koruma Komitesi, Freedom House, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü başta olmak üzere tüm gazetecilik meslek örgütleri Türkiye’de basın özgürlüğünün gerilediğini, gazeteciler üzerinde ağır bir baskı olduğunu, en ufak bir muhalefette bile gazetecilerin terör örgütü üyeliğiyle suçlandığını defalarca raporlarla ortaya koydu. TGC olarak biz gazeteci davalarını izliyor, cezaevinde olan meslektaşlarımızın sesi olmaya devam ediyoruz. TGC olarak hukukun ve etiğin olduğun yerde duruyoruz. Gazeteciler örgütlü olmak zorunda. İllerdeki dernekler aralarındaki çatışmaları bırakıp basın ve ifade özgürlüğü ekseninde birleşmek zorunda."

GAZETECİLERİN YOL HARİTASI

TGC Genel Saymanı Gülseren Ergezer Güver, “Gazetecilik etik ilkeleri” başlıklı bir sunum yaptı. Güver, gazetecilikte etik ilkelerin önemine dikkat çekerek Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nin hazırlanışı hakkında bilgi verdi. Genel Sayman Güver, konuşmasında şu önemli noktalara dikkat çekti.  “Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi, gazetecilerin yol haritasıdır.  İnançlara, politikalara, partilere göre değişen gazetecilik olmayacağını, evrensel gazetecilik ilkeleriyle mesleğimizi yapmazsak her zaman zora düşeceğimizi ortaya koyan bir bildirge. Bu yüzden Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi, mutlaka dikkate alınmalı. Gazetecinin halka karşı sorumluluğu, başta işverenine ve kamu otoritelerine karşı olmak üzere, öteki tüm sorumluluklardan önce gelir. Gazeteci, ilettiği haber ve bilginin sorumluluğunu üstlenir ve paylaşır. Gazeteci; başta barış, demokrasi ve insan hakları olmak üzere, insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur. Milliyet, ırk, etnisite, cinsiyet, dil, din, sınıf ve felsefi inanç ayrımcılığı yapmadan tüm ulusların, tüm halkların ve tüm bireylerin haklarını ve saygınlığını tanır. İnsanlar, topluluklar ve uluslararasında nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır. Bu ilkeleri göz önünde bulundurarak mesleğimizi yapmalıyız.”

MEDYADA NEFRET SÖYLEMİ 

Seminerin ikinci oturumunda, TGC Genel Sekreter Yardımcısı ve Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Niyazi Dalyancı “Haber Yazım Kuralları”; TGC Başkan Yardımcısı Recep Yaşar “Medyada Nefret Söylemi”; Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Uğur Güç “Basın Sektöründe Sendikacılık”;  Haber-Sen İstanbul Şube Başkanı Engin Başçı “Kamu Hizmeti Yayıncılığında Örgütlenme”  konuları hakkında bilgi aktardı. İkinci oturumun moderatörlüğünü TGC Muş Temsilcisi Emrullah Özbey üstlendi.

DALYANCI: SOSYAL MEDYA 

TGC Genel Sekreter Yardımcısı ve Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Niyazi Dalyancı, konuşmasında “haber yazım kuralları” konusunda açıklamalar yaptı. “Haber, kimi kişilerin yayınlanmasını istemediği bir şeydir. Gerisi reklamdır. Her okuduğumuz habere böyle bakarsak daha iyi değerlendirebiliriz.  Haberin can alıcı noktasının giriş paragrafında kullanılması gerekir. Her okurun, haberinizi sonuna buca escort okumayacağını varsaymanız gerekiyor.  Ayrıntılara önem sırasına göre alt paragraflarda yer verebiliriz. Haberde amaç okuru bilgilendirmektir, kafasını karıştırmak değildir. Bu konuya haber yazarken dikkat etmek gerekir ve haberinize yorum karıştırmamalısınız.  Doğruluk, objektiflik (Nesnellik), kısalık (Haberi sözcüklerle boğmamak), açıklık (Okurun kafasında hiçbir soru işareti kalmamalı),  kaynak belirtme ilkelerini hiçbir zaman unutmamalısınız. Medyanın görevi gerçeklerle halkın arasında köprü olmaktır, halkı bilgilendirmektir.”

YAŞAR: NEFRET SÖYLEMİNE SAYFALARIMIZI KAPATMALIYIZ

TGC Başkan Yardımcısı Recep Yaşar, şunları söyledi:  “Nefret söylemi kavramı; ırkçı nefreti, yabancı düşmanlığını, Yahudi düşmanlığını veya azınlıklara, göçmenlere ve göçmen kökenli insanlara yönelik saldırgan ulusalcılık ve etnik merkezcilik, ayrımcılık ve düşmanlık şeklinde ifadesini bulan, dinsel hoşgörüsüzlük dahil olmak üzere hoşgörüsüzlüğe dayalı başka nefret biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan veya meşrulaştıran her tür ifade biçimini kapsar. Bu noktada medyaya önemli görevler düşüyor. Medya, sorumsuz veya dikkatsiz davranırsa, ırkçılığı ve kişilerin birbirine karşı nefret duyguları üretmesini tetikleyebilir, besleyebilir ve güçlendirebilir; en kötüsü de bu tür tutumları meşrulaştırıp haklı çıkarabilir. Böylesi bir dilin kullanılması ise toplumda huzursuzluğun ve savunmasız gruplara yönelik yaygın bir önyargının yerleşmesine yol açar.  Kişilik haklarına saygı gazeteciliğimizin ana düsturu olmalıdır. Nefret söylemi gazetenin kapısından içeri girmemelidir.  Kadınlara karşı saygısız, ayrımcı dile bütün sayfalarımız kapalı olmalıdır.”

SORUNLARIMIZA DAYANIŞMAYLA ÇÖZÜM ARAYALIM

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Uğur Güç “Basın Sektöründe Sendikacılık” başlıklı konuşmasında şunları söyledi:  “2013 yılında özellikle Gezi olaylarıyla birlikte çok sayıda gazeteci işsiz kaldı. 2014 yılında durum değişmedi. Geçtiğimiz ilk 8 ayda 981 gazeteci işinden oldu. Sadece Nisan ayında 210 gazeteci işinden ayrıldı. İşsiz gazetecilerin yanı sıra çalışıp da işsiz olan gazeteciler de var. Birçok gazetede maaşlar yatmıyor. Ayrıca yeni bir gazete patronluğu türedi. Yüksek ücretlerle arkadaşlarımızı topladılar. Bir ay maaş verip,  2-3 ay maaş vermeyip sonrada kapattılar. Farklı bir model oluşturdular. Merkez medyada Ankara Bürosu’nu kapattı. Gazeteciler yoksulluk sınırının altına itildiler.  Özgür bir medya ortamının yolunun gazetecilerin örgütlemesiyle mümkün olabileceğini söyleyebilirim.”

BAŞÇI: KAMU HİZMETİ YAYINCILIĞI İÇİN ÖRGÜTLENMELİYİZ

Haber-Sen İstanbul Şube Başkanı Engin Başçı “Kamu Hizmeti Yayıncılığında Örgütlenme” başlıklı konuşmasında şunları dile getirdi: “Televizyonları açtığınızda Sivas ilgili sorunları ekranlarda görebiliyor musunuz? Suriye’de sınırda neler yaşandığını, Zonguldak’ta maden işçilerinin yürüyüşünü hangi televizyon kanalında gördünüz? Kitle iletişim araçlarının birkaç sermaye sahibinin elinde toplandığı bu dönemde kamu hizmeti yayıncılığı çok önemli. Kamu hizmeti yayıncılığı yapmakla yükümlü olan kanal TRT’dir. Kamu hizmeti yayıncılığı, ‘Halk için yapılan, halk tarafından finanse edilen ve halk tarafından kontrol edilen’ yayıncılıktır. Kamu hizmeti yayıncılığından beklenen işlevin gerçekleşmesi için olmazsa olmaz tek koşul özerkliktir. Özerklik;  idari, mali ve editoryal olarak kurumun devletle/hükümetle hiçbir bağı olmaması demektir. Toplumdaki tüm grupların farklı gereksinimlerini karşılayacak şekilde yayın yapmak zorundadır. Kamusal yarar temel ilkesidir. İzleyici tüketici olarak değil, yurttaş olarak görülür. TRT, halkın haber ve bilgi alma hakkı için kuruldu. Bunun için halk her ay TRT’ye yayın bedeli ödüyor. Kamu hizmeti anlayışıyla yayın yapan özerk, demokratik ve katılımcı bir TRT’nin yaratılması için örgütlü bir mücadele gerekmektedir.”