İşte Baronun açıklaması;
Bundan tam yedi yıl önce, 28 Aralık 2011 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerine ait F-16 savaş uçakları tarafından aralarında çocukların da bulunduğu 38 yurttaşımız bomba-landı. 38 kişinin bulunduğu bu gruptan sadece 4 kişi hayatta kalabildi. Diğerleri ise feci şekilde hayatlarını kaybettiler.
Bu vahim olayın yaşandığı tarihten itibaren, yetkililer tarafından birtakım açıklamalar yapıldı ve bu olayın kaza olduğu ileri sürüldü. Ancak o tarihten bu yana yaşanan bütün adli, idari ve siyasal süreç, adeta bunun bir kaza olmadığını ispatlar niteliktedir. Kaldı ki, kaza olsa bile bu olayın faillerinin yargı önüne çıkarılması ve kusurları oranında cezalandırılması gerekmez miydi? Otuz dört kişinin yaşamını korkunç bir şekilde sonlandırın bu bombalama eyleminde hiç mi soruşturulmaya, yargılamaya yeterli bir delil bulunamadı?
Günümüzde gelinen teknolojik gelişmeler düşünüldüğünde; gökyüzünde, hangi anda ve tam olarak hangi noktada uçtuğu dahi bilinen bir askeri uçağın, kim tarafından kullanıldığı dahi tespit edilemedi ve soruşturma dosyası takipsizlikle sonuçlandı. Verilen bu kararın, hukuki dayanaktan yoksun bir karar olduğunu belirtmek için hukukçu olmaya bile gerek yok.
Temel hak ve özgürlükleri korumak ve hak ihlallerini ortadan kaldırmayı sağlamak amacıyla kurulan Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin olaya bakış açısı da soruşturma makamlarından farksız değildi. Her iki mahkeme de dosyayı esastan incelemek istemediler ve bunun için sebep aradılar. Nitekim başvuruyu usul-den reddederek bu korkunç suçun üstünü örttüler ve sorumluların yargı önüne çıkarılmasını engellemiş oldular.
Gelinen nokta itibariyle, yargılamayı yenilemeye yeterli yeni bir delil bulunmadığı takdirde, Roboski dosyasının cezasızlık ile karşı karşıya kaldığı hepimizin malumu ve utancıdır. Şu da bir gerçektir ki; temel hak ve özgürlükler konusunda uluslararası mekanizmalar, ikincil koruma statüsündedir. Esas olan, her devletin kendi ülkesindeki hak ihlallerine karşı kayıtsız davranmaması, hatta temel hak ve özgürlükleri koruması ve geliştirmesidir. Bu devletin asli sorumluluğu ve görevidir. Ancak devlet, bu soruşturma dosyasında üstüne düşen görev ve sorumluluğu yerine getirmekten kaçınmıştır.
Urfa Barosu olarak, bütün yetkili, adli, idari ve siyasi makamlara çağrımızdır; büyük kürsülerde ettiğiniz yeminleri, sıcak koltuklarda verdiğiniz sözleri hatırlayın! Roboski dosyasını aydınlatın ve faillerin cezasız bırakılmasına izin vermeyin! Adaletin tecelli etmesi açısından bir an önce takipsizlik kararını kaldırın ve etkin bir soruşturma yaparak faillerin yargı önüne çıkarılmasını sağlayın. Bu, bir iyilik değildir. Bu, bir lütuf da değildir. Bu, değil yedi yıl, yetmiş yıl geçse bile katır sırtında taşınan gencecik canların, geride kalmış milyonlarca yaralı yüreğin talebi ve çığlığıdır!