Gazeteci Barış Adıbelli kaleme aldığı “Vekalet savaşları kapıda” başlıklı yazısında Ortadoğu’da gerçekleşen İsrail-Filistin savaşını ve gelişmeleri ele aldı.
Afganistan’da yönetimi ele alan Taliban’ın komşu ülkeleriyle gerçekleştirdiği ilişkileri de ele alan Adıbelli, “Taliban, Afganistan’ın doğusunda Çin’e yakın dağlık bir bölgede konuşlanmış olan IŞİD/Horasan örgütüne karşı hiçbir adım atmıyor, söylentilere göre örgüt ABD’nin himayesinde olduğu için Taliban örgüte hiçbir şekilde dokunmuyor. Peki ABD, IŞİD/Horasan örgütünü Avrasya’da hangi görev için hazırlıyor.” İfadelerini kullandı.
Son 2 haftadan beri Ortadoğu jeopolitiği beşik gibi sallandığını ifade eden Barış Adıbelli’nin yazısının tamamı şöyle:
"Ortadoğu'da barış ve istikrarın altından 0geçen jeopolitik fay hatları birer birer kırılıyor. Geçtiğimiz salı günü İsrail iki insansız hava aracı ile Beyrut’ta Hizbullah’ın kontrolünde olan bir mahallede bulunan Hamas ofisini ve otoparktaki bir aracı vurdu. Saldırıda toplantı halinde bulunan Hamas üst düzey liderlerinden ve İzzettin el Kassam tugaylarının kurucularından Şeyh Salih Aruri ve beş Hamas Komutanı hayatını kaybetti.
1 Ocak’ta İsrail ordusundan üst düzey bir General Gazze savaşının çeşitli şekillerde devam edeceğini söylemişti. Bu açıklamanın ardından önce Beyrut’taki saldırı ardından da İran’da Kirman’da düzenlenen bombalı saldırıların gelmesi İsrail’in yeni bir aşamaya geçtiğini göstermesi açısından önemlidir. Aslında İsrail bu saldırıları yapacağını çok daha önce ifşa etmişti: Geçtiğimiz aralık ayı başında İsrail’in iç istihbarat ajansı Şin Bed’in Şefi Ronen Bar; “Kabine bize Hamas’ı yok etme görevi verdi… 7 Ekim saldırıları bizim Münih’imizdir. Hamas liderlerini her yerde Gazze’de, Batı Şeria’da, Lübnan’da Türkiye’de, Katar’da etkisiz hale getireceğiz. Yıllar alacak ama biz orada olacağız” diyerek aslında İsrail’in bugün uygulamaya koyduğu yol haritasını çiziyordu. Kaldı ki bu yöntem İsrail için yabancı bir yöntem değil. Hizbullah kurucu genel sekreteri Abbas Musavi, Şey Ahmet Yasin ve daha onlarcası, yüzlercesi İsrail’in suikast politikası sonucu hayatını kaybetmiştir.
İsrail’in Türkiye dahil, yurt dışındaki Hamas liderlerine suikast düzenlemeyi planladığına dair haberlere çok sert bir yanıt veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’ye, Türklere karşı böyle bir adımı atmaya eğer cüret ederlerse bunun bedelini, bir daha bellerini doğrultamayacak surette, ödemeye mahkûm olurlar. Böyle bir işe kalkışanlar bunun sonuçlarının son derece ciddi olabileceğini unutmamalıdır. Türkiye’nin hem istihbarat hem güvenlik alanında aldığı mesafeyi dünyada bilmeyen yoktur. Ayrıca biz dün kurulmuş bir devlet değiliz. Bunu da kimsenin aklından çıkartmaması gerekir” uyarısında bulundu.
İsrail, düğmeye 25 aralıkta Kudüs güçlerinin liderlerinden ve Devrim Muhafızı Ordusu mensubu Tuğgeneral Seyid Razi Musavi’ye Şam’da düzenlediği bir füze saldırısıyla öldürerek bastı. Ardından Lübnan saldırısı birkaç gün sonra da İran saldırısı geldi. 3 Ocak 2020’de Kudüs güçleri lideri Kasım Süleymani Irak’ta Trump’ın emriyle bir insansız hava aracı fırlattığı bir füzeyle hayatını kaybetmişti. Dolayısıyla, her yıl 3 Ocak günü İran’da, Irak’ta Lübnan’da, Suriye’de Kasım Süleymani’yi anma toplantıları düzenleniyor. İran’da kendisi adına yaptırılan türbenin yakınlarında bu yılki anma etkinlikleri yapılırken 3 Ocak’ta iki valiz dolusu bomba etkinlik sahasının da onar dakika arayla uzakta bu kumanda ile patlatıldı. 84 kişi hayatını kaybetti.
İranlı yetkililer ve dini lider Hamaney saldırıları gerçekleştirenlere çok sert yanıt verileceğini açıkladı. İranlı yetkililere göre saldırıların arkasında İsrail ve ABD var. Bağımsız uzmanlar ise saldırıların İsrail ve ABD’yi değil IŞİD’i işaret ettiğini söylüyorlar. Bazı İranlı yetkililer de benzer görüşlere sahip; ancak saldırının zamanlaması İsrail’in saldırılarıyla örtüşünce ister istemez arkasında İsrail arandı. Kudüs Güçleri komutanı Kasım Süleymani, Suriye’de IŞİD’in bir numaralı düşmanıydı. Tabii ki, ABD ve İsrail’i de unutmamak lazım. Bu nedenle bombalı saldırıyı IŞİD’in gerçekleştirdiği kuvvetle muhtemel görülüyor. Saldırıların tam da İran’ın BRICS’e tam üye olarak katıldığı gün gerçekleşmesi basit ve sıradan bir terör eylemi olarak meseleyi görmeyi zorlaştırıyor.
Ancak İran saldırılarında olağan şüpheliler var. Bu şüpheliler arasında Sistan-Belucistan bölgesinde Sünni Belucistan’ın bağımsızlığı için mücadele eden eski adı Cundullah yeni adıyla Ceyş ül adl örgütü. PKK’nın İran uzantısı olan PJAK örgütü ve Horasan/IŞİD örgütü ve Halkın Mücahitleri örgütü. Bunların yanında, İran-Afganistan sınırında uyuşturucu kaçakçılığını kontrol ettiği iddia edilen uyuşturucu kartelleri de bu şüpheliler arasında. Ayrıca, özellikle İran silahlı kuvvetleri, Devrim Muhafızları Ordusu ve Kudüs güçleri gibi güçlü yapıların kendi aralarında da bir güç mücadelesi olduğu açıktır. Bu durumu da göz önünde tutmak gerekir.
IŞİD, bugün aslında hayalet bir örgüt. Suriye’de izi sürülemiyor. Varlığı var mı yok mu belli değil. Ortada adı dolaşıyor ama kendi yok. Öte yandan, Suriye’de izi sürülemeyen IŞİD, Afganistan’ın doğusunda ortaya çıkıyor ve burada güçlü bir yapı oluşturmuş durumda. Rusya’nın iddiasına göre ABD, başta Suriye olmak üzere yakaladığı IŞİD militanlarını uçaklarla Afganistan’a götürüyor. Orada yeniden eğiterek kendisi için paralı asker haline getiriyor. Bu nedenle Afganistan’ın durumu oldukça önemli. ABD, 2021’de 20 yıldan beri savaştığı ve terörist olarak gördüğü Taliban’la bir anda masaya oturdu ve bir anlaşma imzaladı. Anlaşma gizli, içeriğinin ne olduğu bilinmiyor. Taliban ve ABD birbirlerine ne söz verdi bilinmiyor. Taliban, Afganistan’da ABD için hangi hizmetleri verecek?
Taliban, Afganistan’ın doğusunda Çin’e yakın dağlık bir bölgede konuşlanmış olan IŞİD/Horasan örgütüne karşı hiçbir adım atmıyor, söylentilere göre örgüt ABD’nin himayesinde olduğu için Taliban örgüte hiçbir şekilde dokunmuyor. Peki ABD, IŞİD/Horasan örgütünü Avrasya’da hangi görev için hazırlıyor.
Afganistan, bu haliyle Batı Asya’da ve hatta Ortadoğu’da terör üreten bir merkez olma özelliğini devam ettiriyor ve bundan en fazla zarar gören ülkeler başta Afganistan, Pakistan ve İran; hatta buradaki örgütler Hindistan’ı ve Çin’i dahi tehdit ediyor.
Özetlemek gerekirse, perşembe akşamı Reuters İran’daki bombalı saldırıları IŞİD’in üstlendiğini duyurdu. Ancak bu saldırıların arkasında ABD ve İsrail’in olmadığını söylemek IŞİD’in bugünkü içinde bulunduğu durumu görmemezlikten gelme anlamına gelir. Bu tip terör örgütleri küresel güçlerin taşeronluğunu yapmak için sonradan dizayn edilmiş yapay yapılardır. Bombalı saldırıların mesajı gayet açıktı: “ABD ve İsrail’e karşı vekil güçlerinle vekalet savaşı yürütmeye çalışırsan, ABD ve İsrail de sana karşı kendi vekil güçleri üzerinden bir vekalet savaşı yürütür”. Belki de bu nedenle saldırının olduğu akşam Hizbullah Genel Sekreteri Nasrallah konuşmasında üstüne basa basa “biz tek komutanlık çatısı altında değiliz, direniş ekseninin üyelerinin her biri kendi bağımsız eylemler geliştirme yeteneğine sahiptir, tek bir merkezden emir almıyoruz, tek bir merkeze de hizmet etmiyoruz” dedi. Yani Nasrallah demek istiyor ki “biz İran’ın askerleri değiliz, İran’dan emir almıyoruz. Direniş ekseninin kendi gündemi var”. Sonuç olarak Ortadoğu artık eski Ortadoğu olmayacak. Bölgesel ve küresel aktörlerin 100 yıllık kozlarını paylaşma vakti geldi…"
Hibya Haber Ajansı